14 Haziran 2015 Pazar

Bir İnsanı Ezbere Almak.

Hiç nefessiz kalmayı dert etmeyip, burnunuzu sevdiğinizin boynuna sokuşturup tüm gece öyle uyudunuz mu?Kokusu sizin oksijeniniz oldu mu?Hiç acaba şuan ne düşünüyordur diye sessizce mimiklerini takip ettiniz mi?Bakışlarına numara koyup, şimdi hangi bakışı atıyor acaba diye tahmin ettiniz mi?60 yaşındaki halini gözünüzde canlandırıp yanınıza koyabildiniz mi, yüreğinizde yer verdiniz mi?Ne kadar düşersem düşeyim, 'o' elimden tutup beni hayata döndürür diyebildiniz mi?İçip içip çılgın gibi karşılıklı oyun havası ve mezdeke oynadınız mı?Onsuz gittiğiniz güzel yerlerde sıklıkla buraya beraber gelmeliyiz diye içinizden geçirdiniz mi?Ne yedi, ne içti, ince mi giydi, üşücek mi diye gün içinde telaşlandınız mı?Uzaklaştıkça kopan değilde, özledikçe ömre ömür katan bağlarınız oldu mu?Onun sevdiği şeyleri yaparken sadece onun yüzündeki gülümsemeyle bile mutlu oldunuz mu?Hiç omzunda ağladınız mı?Peki ya küs olduğunuz her dakika kalbinizi, beyninizi kemirdi mi?


Öyle adamlar sevin ki;Gözlerindeki ışıltıda geleceğinizin yansıması olsun,Dudaklarındaki tebessümde sizi çok sevdiğini anlatsın,Size uzanan elinde sevgi olsun hoşgörü olsun saygı olsun,Size dokunan teninde yüreğinin sıcaklığını hissettirsin.Hissettirsin ki sevdiğinize ve yaşadığınıza değsin..





11 Haziran 2015 Perşembe

Herşeyden Bir Tutam: Güne mutlu uyanmak mı ? O da ne ?

Herşeyden Bir Tutam: Güne mutlu uyanmak mı ? O da ne ?: Yıllardır haberlerde, gazete eklerinde, forumlarda veya klasik kadın dergilerinde yılmadan usanmadan paylaşılan bir yazı. Güne mutlu uyanma...

Güne mutlu uyanmak mı ? O da ne ?

Yıllardır haberlerde, gazete eklerinde, forumlarda veya klasik kadın dergilerinde yılmadan usanmadan paylaşılan bir yazı.
Güne mutlu uyanmak için 10 sebep
Güne enerjik başlamak için 7 neden diye uzayıp giden listeler. Şimdi farklı bir bakış açısından ele alalım.

GÜNE MUSMUTLU BAŞLAMAK İÇİN 5 SEBEP ( VE ASLINDA OLAN ) 

1. Yatmadan önce perdeleri ve panjurları yarım açık duruma getirin. Böylece sabahın erken saatlerinden itibaren güneş ışınları odanızı dolduracak ve bu doğal ışınlar beyninize sinyal göndererek melatonin ve adrenalin hormonlarının salgısını tetikleyecektir. O kadar güzel açıklamış ki ama gel gör ben daha uykuya dalmadan önce zifiri karanlık olsun sabah gözüme güneş gelmesin diye göz bandımı boşluk kalmayacak şekilde iyice bastırıyorum gözüme. Ne güneşi, ne panjuru? Ayrıca sabahın köründe melatonin istesem kalkar bir paket çikolata hüpletirim.




2. Saatinizin alarmını, kalkmanız gereken süreden 15 dakika daha erkene kurmanın yararları gerçekten büyüktür. Yatakta uyanık halde geçireceğiniz bir kaç fazladan dakika sayesinde, hem fiziksel hem de ruhsal olarak kendinizi yeni başlayan güne daha iyi adapte edeceksiniz. Alarmı 15 dakika öncesine kuruyorsam ya geceden girmediğim duşa girmek içindir ya da o gün ciddi anlamda süslenmem gerekiyorsa. Ben deli miyim 15 dakika mı daha sıcacık yatağımda geçirmeyim. Ayrıca alarmı değiştirip en sevdiğiniz müzik yapın diyorlar. Niye? En sevdiğim müziği heba edeyim diye mi? 



3. Enerjinizi sağlamak için bol vitaminli, bol proteinli bir kahvaltı hazırlayın. Kahvaltı menünüzde müsli, meyveli yoğurt, yumurta ve süt gibi besinler bulundurun. Çünkü güne ne kadar enerjik başlarsanız gününüz öyle geçer denilmiş. Siz peki sabahları saç baş dağınık uyanıp nasıl böyle bir kahvaltı hazırlama isteği duyuyorsunuz içinizde. Bizden önce uyanıp sıcak duşumuzu hazırlayıp bir tepsi dolusu kahvaltımızı yatağımıza getircek sevgilimiz vardı da biz mi ay canım yok ben tokum dedik. Sabahları kahvaltı dediğin köşedeki pastaneden aldığın bi poğaçadır ve tadıda hiç biyerde yoktur net.           


4. Sabah o güzel yatağınızdan kalkıp egzersiz yapmak oldukça zor gelebilir. Ancak güneşli günler sona ermeden sabah hafif tempoda koşular ve yürüyüşler yapabilirsiniz. Hayatında sporun s'sinden uzak bir insana şu cümleyi kurmanız, yerçekimsiz ortamda çilek yerken muz tadı almak istemeniz kadar mantıksız. Elleri kolları iki yana açıp bacak germekten hoşlanmayanlarımız için ise daha farklı aktiviteler sunulabilir tabi. 

5. Ve siz siz olun kendinizi nasıl mutlu hissediyorsanız öyle yaşayın. A ben güzel kahvaltı yapmadım günüm güzel geçmicek ya da a odama güneş girmedi hay aksi enerjik olamıcak gibi gereksiz kuruntular okumaktansa güne ister mutlu başlayın ister mutsuz başlayın, nefes aldığınız her saatin değerini bilerek yaşayın. Her zaman pollyanna olamayız. Ben her sabah asık suratlı uyanmayı seviyorum ve bu şekilde tanınıyorum. Bundan da gocunmuyorum. Değiştirmeye de çalışmıyorum.

Mutlu olduğunuz kişisel şeyleri keşfedip onları kendinize her günün başlangıcında armağan edin. 
                                                                                                                              


9 Haziran 2015 Salı

Herşeyden Bir Tutam: Sığ sularda sakinlik mi, dalgalı suda heyecan mı?

Herşeyden Bir Tutam: Sığ sularda sakinlik mi, dalgalı suda heyecan mı?: Hayatım boyunca susmak bilmeyen çenem ve hareketli tavırlarım, içimdeki sakinlik isteğini bastırdı. Kimsenin göremeyeceği yerlere ittirdi ki...

Sığ sularda sakinlik mi, dalgalı suda heyecan mı?

Hayatım boyunca susmak bilmeyen çenem ve hareketli tavırlarım, içimdeki sakinlik isteğini bastırdı. Kimsenin göremeyeceği yerlere ittirdi ki benim bile çok nadir aklıma gelir oldu sakinliği dinginliği sevdiğim. 
İlkokul sıralarındayken sınıfın hep en haylazı, hiç boyu atmayan, hep küçük kalan bi küçümendim. Her etkinliğe atlayıp, hep en önde olmayı severdim (istemesem de boydan dolayı sıranın önü hep benimdi). Çünkü bir köşede sessiz sedasız günümü geçirmek aptallıktı bana göre. İnsan içinde böyleyken evde bambaşka bir insan oluyordum. Odama kapanıp yalnız takılmak dünyanın en huzurlu şeyi oluverirdi birden. ta ki ertesi gün uyanana kadar. 
Bu hep böyle devam etti son bir iki yıla kadar. Mutluydum insanlar içinde. Yeni insanlar, yeni muhabbetler, yeni yerler. Hiç yalnız kalmadığım için yalnız kalınca ne düşünülür ne yapılır nasıl hissedilir bilmezdim. Hareketli yaşamım, heyecanlı hayatım, yanımdaki insanlar beni hep bu duygulardan düşüncelerden uzak tuttu, Ama yalnızda kalındığını öğrendim, geç öğrendim.
Bu bahsettiğim yalnızlık kötü bir ağlamalı ayinli bir yalnızlık değil tabiki de. Sevip keyif aldığın insanlardan uzak, muhattap olmaya bile tenezzül etmediğin insanlar arasında kalmak ya da ciddi anlamda oturup düşünmeni sağlayacak bir yalnız kalım. 
Dalgalı sulardan sığ sulara fırlatılmak gibi.
Kocaman bir boşluktan tepe taklak yuvarlanmak gibi.
Sessizlikten kulaklarının patlaması gibi.
Ama ben hep bu kısmıda çok sevdim. Çünkü dışardan öyle dertsiz, öyle gamsız, öyle mutlu bir insan profili çizdim ki yıllarca kimse anlamadı sığ sularımda neler hissettiğimi.
Çekildim kendime, defalarca yargıladım insanları, defalarca deştim olayları, yaralarımı. Ben ne yapıyorum dedim mutlu muyum hayatımdan dedim, huzurlu muyum? Aldığım cevap çok nadir pozitif oldu. Çünkü düşünmeye, sorgulamaya başladığın anda kayboluyor toz bulutları. Sis perdeleri aralanıp gerçek hislerini gösteriyor sana. Güçlü kalabildiğin yere kadar insanlara gülümseyebilir, sesinle neşe saçabilirsin. İçine döndüğün zaman her zaman aynı sevinci bulamıyor insan.
Ama ben yine hep sevdim dalgalı sularda yüzüp sığ sularıma çekilmeyi. Sonra yine dalgalara atılıp hareketlemeyi ardından yine kabuğuma çekilmeyi, sakinliği, dinginliği. 

2 Haziran 2015 Salı

Herşeyden Bir Tutam: Bulmuşken irdeleme,sus!

Herşeyden Bir Tutam: Bulmuşken irdeleme,sus!: Zamanla değişmeyen tek şey, ilişkilerimiz olsa hayat daha pembiş olmaz mıydı ? Başında nasılsa ortasında da sonunda da sevgi pıtırcığı olsa...

Bulmuşken irdeleme,sus!

Zamanla değişmeyen tek şey, ilişkilerimiz olsa hayat daha pembiş olmaz mıydı ?
Başında nasılsa ortasında da sonunda da sevgi pıtırcığı olsa o adamlar ?
Kendimizi Angelina Jolie, onu da Brat Pitt olarak gördüğümüz günler hiç bitmese ?
Böyle damardan gire gire tonlarca soru sorabiliriz. Ama jenerasyon olarak bunalıyoruz, daralıyoruz. Biraz fazla karışılsa 'ay bana bi daral geldi az öte git' diyoruz. Bu hal devam ederse de 'canım bana senden başkası mı yok hadi yolun açık olsun' cümlesi geliyor. Sıfır tahammül ve sıfır fedakarlıkla bir ilişki daha bitmiş oluyor. Bi dur yavrucum, bi dur evladım. Dışarısı kurtlar sofrası olmuş, sonraki bulduğun elindekinden farklı mı olcak? 
Çoğu çiftte de bu yanılgıdan doğan karşısındakini değiştirme isteği ürüyor. Baktın yavaş yavaş alışıyorsun, iyi de anlaşıyorsun, hadi şimdi onu kendine göre yont. Çünkü neden ? Sen en baştaki haliyle kabullenip sevmedin mi ? Şimdi neden kendi isteklerine göre biçimlendiriyorsun ? Değişiklik olsun, gözüme farklı görünsün ki sıkılmayım mı diyorsun ? Yoksa istemsiz bir iç güdü mü ? Daha fazla ağır sorular sormayacağım çünkü az buçuk bende yapıyorum bunu :)

En başında görücü usulü sevgili olmuyoruz, seçmece karpuz almıyoruz. Gözümüzle tarayıp el yordamıyla da tasdikleyip öyle sevgili olmuyor muyuz ? Ağzının, burnunu, kaşının, boyunun, kilosunun nasıl olduğu en başından beri belli. Adeta Hadise'nin baba evindeki prensesliği bize sinmiş gibi davranıp, sonrasında 'bebeğim senin kaşların aslında kalınmış, kendine bakmasan yüzüne bakılmazmış', 'bebeğim biraz kilo mu aldın sen', 'hiç spor yapmıyorsun' . Tabiatımız gereği hepsine tatliş cevaplar verebiliyoruz şirinlikler şebeklikler yapıp konuyu geçiştiriyoruz. Ama bir yere kadar !
Atara gidere bağlayınca da vay efendim bizim için diyorlarmış, vay efendim biz sorun edip stres oluyormuşuz bizi düşündüğünden diyormuş yoksa o naapsınmışmış. 
Bizde isterdik Angelina Jolie olup yanımızda Brad Pitt gezdirmeyi, birbirimizde kusur bulamayıp evlat edindiğimiz çocukların kusurlarını deşmeyi. 
Ama napalım ? Böyle yaratılmışız. Taa en başında yanınızda makyajsız makyajsız uyanıp 'bak bu benim doğal halim' mesajını vermişiz. Bizden olay çıkmış. Sonrasında beğenmemekte ne bileyim biraz şey gibi, küstahlık gibi, nankörlük gibi.
Peki içimizdeki kötülüğü, kini akıttık. Şimdi bunları hiç yaşamamış olmak için ne yapılabilir ? Bir bakalım.
Bir kadının güzelliği aşkla ölçülür. Beylerin bu cümleye aşina olduklarını pek sanmıyorum. Duymuş olsalar bile ne demek olduğu hakkında kafa yoranı olmamıştır. Kadın aşık olduğu adama güzel bakar, güzel güler, güzel giyinir. Gözlerindeki ışıltı aşık olduğu an başlar, aşkla beslenir. İlk zamanlardaki sevgi ponçikliğine sahip çıkılırsa kadınında erkeğinde birbirinden şikayetlenicek durumları kalmaz. Çünkü herşey baştaki gibidir. Her buluşmada cicim aylarındaki gibi 'bugün çok güzel olmuşsun' , 'bu elbise sana çok yakışıyor' gibi cümleleri işitebilsek, birşeyler taze, kalsa içimizdekiler hiç sönmese. Ya da bir anda 'kapıdayım' , 'yürürken gördüm beğeneceğini düşündüm' tarzı minik süprizler yapıldı da biz mi 'Allah'ım ne kadar öküz bir beyfendi' dedik.